Kimi fiziksel olarak yetersiz, kimi koşmuyor diyerek planlarında düşünmedi. Fakat Juan Carlos Valeron, gidip gelen onca teknik adama rağmen en kötü gününde bile Deportivo La Coruna’yı terk etmedi.
Görevinden alınan Jose Luis Oltra’nın yerine gelen Domingos Paciencia, ilk maçında Malaga’yı mağlup etse de 37 yaşındaki Valeron’u “Fiziksel olarak yetersiz ve yaşlı” diyerek kulübeye hapsediyordu. Fakat Valeron’u bir anda hesapların dışında bırakmak o kadar da kolay değildi. La Coruna temsilcisine Avrupa’da en büyük başarılarını tattıran Valeron,
2005 sonrası dönemde yaşanan onca krize, takımın baş aşağı düşmesine, hatta ve hatta Avrupa’dan gelen tekliflere rağmen Riazor’u terk etmemişti. Fakat tecrübesinden ve büyüklüğünden taviz vermeyen Valeron, konu hakkında demeç vermektense “Kim oynarsa oynasın bir an önce kazanmamız gerekiyor. Tek yapmamız gereken saha içine odaklanmak” diyordu. Nitekim Paciencia da takribi 5 maçta sadece 1 puan kazanınca koltuğuna veda ediyor; yerine gelen Fernando Vazquez, “atomu baştan keşfetmeye hiç gerek yok” diyordu. Ne de olsa elinin altında İspanyol futbolunun son 15 senesinin en iyi 10 numaralarından birisi vardı: Juan Carlos Valeron!
Arguineguin’in genç takımında keyif amaçlı futbol oynayan Valeron’un hayatı, 16 yaşında gösterdiği performansın ardından Kanarya Adaları’nın karmasına seçilmesiyle başlar. O güne kadar futbolcu olmayı aklının ucundan bile geçirmeyen El Flaco, bir bakıma idolü Maradona gibi sahalara hükmetmek gibi bir imkana sahip olduğunu fark eder. Elbette Valeron’un vadettiği geleceği tek fark eden kendisi de değildir. Adanın en köklü kulüplerinden Las Palmas’ın teknik ekibi de Valeron ve abisi Migue’deki potansiyeli görerek onları kadroya katar. Belki Migue, Las Palmas’a adapte olamaz ama Valeron, özellikle de Juan Manuel Rodriguez ve Pacuco Rosales sayesinde oynatılır. Aslında en az Valeron kadar yetenekli olan Migue’yi kaybeden Las Palmas, elindeki diğer cevherin yok olup gitmesini istemez. Zaten Arguineguin’in çocuk takımında da Valeron’un hocası olan Juan Manuel Rodriguez, elinde yeni bir Maradona olduğunu her fırsatta etrafına söyler.
İki Kaybeden
20 yaşındaki sıska bir çocuğun, hem de A takımdaki ilk senesinde, liderlik ettiği Las Palmas, o sezon Liga Segunda’ya yükselir. Aslında ne Las Palmas taraftarları ne de Valeron, Ada ekibinin tarihindeki son büyük yükselişini başlattıklarının farkındadır. 1996/97 sezonunda takıma bir genç daha katılır ve Las Palmas o sezon deyim yerindeyse uçuşa geçer, özellikle de Copa del Rey’de. Sarı Kanaryalar, ilk tur maçında Valencia’ya 2-0 yenilse de Mestella’da oynanan maçta İspanya, Juan Carlos Valeron gerçeğiyle tanışır. Karpin’li, Ivan Campo’lu, Zubizarreta’lı takımı tek başına dize getirir Valeron. Çeyrek finalde de Espanyol’u eler alt lig kulübü ama yarı finalde Barcelona’ya gücü yetmez. Nitekim bu maçın hemen ardından Mallorca, deyim yerindeyse parayı basıp Valeron’u renklerine bağlar. 21 yaşında Mallorca’yı tercih eden Valeron, forma numarasını da yaşından esinlenerek seçer ve tam 17 sene devam edecek olan “21″ efsanesini başlatır.
Hector Cuper’in Mallorca’sına transfer olan Valeron, genç yaşına rağmen daha ilk sezonunda ilk 11′e kapağı atar. Hatta Athletic Club ile San Mames’te oynanan maçta öyle bir gol atar ki adı “Arguineguin Büyücüsü”ne çıkar. Önce Larrazabal’ın belini kıran Valeron, ardından da deyim yerindeyse kaleci Imanol Exteberria’ya “Sen bir gez gel” der. Fakat futbol tarihinin belki de en fazla final kaybeden ismi Cuper’in kara bahtı bütün bir takımı, doğal olarak da Juan Carlos Valeron’u etkileyecektir.
Bir önceki sezon Las Palmas ile Copa del Rey’de yarı final gören “El Flaco”, Mallorca’daki ilk senesinde finale kadar ulaşır. Rakip yine Barcelona’dır. Valeron, o maçta nedendir bilinmez neredeyse sahada yoktur. Zaten yıllar sonra “Mallorca kariyerimin en kötü maçıydı” da diyecektir. Yine de penaltılara kadar gider maç. Fakat Mestella’da o gün kupayı Katalanlar kaldırır. Valeron, sezon sonunda Arrigo Sacchi’ye kanarak Atletico Madrid’in yolunu tutar ama Cuper ile bir sene çalışmanın getirdiği kötü şans Valeron’un yakasını bırakmaz.
Valeron, Başkent’teki ilk haftalarında kendine 11′de yer bulmakta zorlanır. Sebep de Sacchi’ye göre “Fiziksel olarak yetersiz” olarak açıklanır ama takımın ligdeki rezalet gidişatının üzerine Sacchi, yılana, “El Flaco”ya sarılır. Tıpkı yıllar boyunca birçok teknik adamın yapacağı gibi… Ama Valeron hamlesi Sacchi’yi bile kurtaramaz. Atletico Madrid’in ligdeki gidişatı ne kadar hayal kırıklığına yol açsa da kırmızı beyazlılar, Copa del Rey’de finale ulaşır ama senaryo değişmez. Valeron ve kaybedilen bir final daha… Claudio Ranieri’nin efsanevi Valencia’sı, Valeron ve arkadaşlarını sahadan siler. Ama daha bitmemiştir Valeron’un çekecekleri. 2000′de, üçüncü kez üst üste final görse de senaryo değişmeyecektir. Bu sefer ise Valeron’un elinden kupayı çalan takım Raul Tamudo ve Sergio Gonzalez’in golleriyle Espanyol olur.
SuperDepor ve kırılma anı
2000′de Jesus Gil’in Atletico Madrid’i küme düşerken, o sezon tarihinin ilk ve tek La liga şampiyonluğunu kazanan Deportivo la Coruna, dönemin şartlarına göre astronomik sayılabilecek bir meblağa, 11 milyon avroya Valeron’u kadrosuna katar. Daha önce Juan Carlos Valeron ve Deportivo’yu şampiyonluğa ulaştıran Javier Irureta hiç birlikte çalışmamışlardır ama bu transferin olacağı hemen hemen 6 ay öncesinden bellidir. Valeron, transfer öncesi verdiği bir röportajda en beğendiği teknik adam olarak Irureta’yı öne çıkarır. Irureta ise bu transferi bizzat istemiş, hatta yönetime bütün şartların zorlanması gerektiğini belirtmiştir. Sonunda da birbirine hayran bu iki isim, Valeron’un Euro 2000′den dönüşünün hemen ardından buluşur. Dahası Arguineguin Büyücüsü, Las Palmas’tan takım arkadaşları Turu Flores ve Manuel Pablo ile de tekrar bir araya gelmiştir.
Valeron’u kulüpler bazında Avrupa arenasına tanıtan isim olan Irureta, belki de onu en güzel özetleyen kişidir. Irureta, El Floco için “Bu denli yetenekli olmasına rağmen bu kadar mütevazı biriyle hiç çalışmadım. Ne görev verilirse verilsin, savunmada bile oynatılsa sesini çıkarmadan elinden geleni yapmaya çalışırdı. Topla yaptıklarını, yeteneklerini söylemeye bile gerek duymuyorum” derken, Los Galacticos’un alternatifi olan Depor’un lokomotifi Valeron için İspanyollar çoktan “İspanyol Zidane” demeye başlamıştır. Hatta daha da iyisi olduğunu iddia edenlerin sayısı azımsanmayacak derecededir.
Valeron, belki de hâlâ bir dönem Cuper ile çalışmanın etkisinden dolayı, ilk 2 senesinde La Liga şampiyonluğunun kıyısından döner. Önce Los Galacticos’a ardından da Benitez’in Valencia’sına geçilen Valeronlu Depor, şeytanın bacağını 2002′de kıracaktır. Copa del Rey’in 100. yıl dönümünde Santiago Bernabeu’da kozlarını Los Galacticos ile SuperDepor paylaşır. Üstüne üstük, maçın oynandığı 6 Mart tarihi de tam olarak Real Madrid’in 100. kuruluş yıl dönümüdür. Maçtan önce hemen hemen herkes Real Madrid’in kupayı kazanacağını düşünür. Hatta Real Madrid’in kupa sevinçlerini yaptığı meşhur Placa de Cibeles, maçtan saatler önce kutlamalar için hazırlanmıştır. Fakat o gün sahada tam anlamıyla Deportivo şov vardır. Galiçya temsilcisi, 6′da Sergio Gonzalez ile öne geçer. Valeron da Diego Tristan’a ikinci golü attırarak kupayı tesciller. Böylece hem Super Depor kupaya ulaşır hem de Valeron, Cuper’in lanetinden kurtulur.
Lâkin hem Deportivo hem de Valeron için asıl kırılma anı “El Centenariazo” olarak tabir edilen 2002 Copa del Rey Finali’nde değil, 2 sezon sonra Porto ile oynanacak Şampiyonlar Ligi yarı finali olacaktır. Deportivo, bir maç önce Riazor’da Valeron’un herkesi büyülediği bir maçta Milan’ı 4-0 mağlup ederek Şampiyonlar Ligi tarihinin en büyük geri dönüşlerinden birine imza atar ama Porto karşısında haksız bir penaltının kurbanı olur. Talihsizlik değil midir üst üste gelen, iyi giden her şeyin kısa sürmesini sağlayan, bu yıkımların üstüne önce Irureta takımdan ayrılır sonra da 22 Ocak 2006′da Mallorca ile oynanan maçın 87. dakikasında Valeron’un ayağı kırılır. Valeron, en olgun çağında, 3 sene boyunca tek bir maça bile çıkamaz. Tam 1098 gün sahalardan uzak kalacaktır Arguineguin Büyücüsü.
Yıllanmış ve mütevazı bir şarap
Valeron takıma dönmüştür ama geride kalan 3 sezonda 2000′lerin başına damga vuran Deportivo La Coruna’dan eser kalmamıştır. Ne Caparros, ne Tristan, ne Luque ne de Capdevilla, La Coruna’dadır artık. Doğal olarak da Valeron, kadife dokunuşlarıyla milimetrik paslarıyla ve oyun görüşüyle sadece takımın saha içindeki lideri değil, aynı zamanda davranışlarıyla da takımın abisidir. Lotina, daha önce Caparros ve Sacchi’nin düştüğü “Fiziksel olarak yetersiz” yanılgısına bir de “yaşlı” damgasını ekler ama Valeron sesini çıkarmaz. Görev verilir, sahaya çıkıp takımını kurtarır. Ronaldo’nun ilk kez Real Madrid forması giydiği maçta yıllar sonra ders niteliğinde bir gol kaydeder. Saha dışında da eski dostu Manuel Pablo ile birlikte, kentin her şeyi olan takıma, hatta La Coruna halkına sahip çıkar. Boş vakitlerinde sosyal sorumluluk projelerine katılan Valeron, bir kez de hapishanedeki mahkumları ziyaret ederken basına yakalanır. Valeron, bu konunun abartılmamasını istese de basından kaçamaz. 2010/11′de takımın en kötü günlerine de tanıklık eder. Sezon başı 35 yaşında olmasına rağmen Valeron’a 5 yıllık daha mukaveleye imza attıran Super Depor, sıradan Depor’a dönüşmüş ve küme düşmüştür. Son maçın ardından belki de en fazla ağlayan isimlerden birdir ama Liga Adelante’deki ilk maçın öncesinde “Benim için Deportivo formasını ikinci ligde giymenin İspanya milli Takımı’nda oynamaktan hiçbir farkı yok der.” Maçın ardındansa taraftarlara seslenerek “Artık üzülmeyi bırakıp şampiyonluğa odaklanmalıyız” der. Nitekim 36 yaşında olmasına rağmen tam 39 maçta forma giyer ve takımı La Liga’ya tekrar çıkarır. Girona ile oynanan maçın ardından Raul Agne “Bize bu yaşında futbol oynamayı öğretti” der. Hatta ve hatta Del Bosque, Liga Adelante topçusu olmasına rağmen bu performansa kayıtsız kalamaz ve “Formda ve sağlıklı bir Valeron her zaman milli takım için alternatiflerden biridir” der.
Valeron, Deportivo’nun başarısının kendisi için ne denli önemli olduğunu o şampiyonluğun sonunda “Kariyerimin en güzel anı. Milan maçından bile daha değerli.” diyerek ortaya koyar. Bu sezon Barcelona’nın Milan’a 2-0 yenilmesinin ardından rövanş maçı öncesi basın mensuplarının sorularından kaçamayan Valeron, “Milan’ı yenmemizi abartmanın alemi yok. Çok zor bir şey değil. Erken bulunacak bir gol maçı değiştirir. Ki Barça, bizden daha güçlü; Milan ise o döneme göre çok daha zayıf” sözleriyle mütevaziliğini bir kez daha ortaya koyar. Hem de o “bizden daha güçlü” dediği Barcelona’nın en iyi isimlerinde Iniesta “Valeron’u izlemek çok büyük keyif. Seyretmek için stadyuma gidip para vereceğim nadir isimlerden birisi” demişken…
37 yaşındaki yıllanmış şarap, neden 2015′e kadar kontratının olduğunu bu sezon bir kez daha ortaya koydu. Domingos Pacienca takımı çalıştırırken sadece 10 dakika görev alabilen Valeron, Portekizli teknik adamdan şikayetçi oldu fakat oynatılmaması sebebiyle değil. Jorge Mendes’in kulüp ile çok fazla yakınlaşması ve kulübü ekonomik açıdan sömürmesi idi. Evet, Kulüp Başkanı, Kulübün Sahibi sesini çıkarmıyor, Deportivo’ya sahip çıkan isim yine Valeron oluyordu. Hem de söz konusu Valeron olunca hiç kimse de çıkıp “Oynamadığı için ortalığı karıştırıyor” diyemiyor, Valeron’un kulübü kendisinden bile çok düşündüğünden en ufak bir şüphe etmiyordu. Şimdi ise Fernando Vazquez günleri… “El Profesor” lâkaplı teknik adam, Arguineguin Büyücüsü’ne güvendi ve o da bu güveni boşa çıkarmadı. Son 5 maçta yıllanmış şarap gibi oynayan Valeron, hem 1 gol atıp 4 de asist yaptı hem de Deportivo’yu küme düşme potasından çekip çıkardı. 2015′e kadar kontratı olsa da daha kaç yıl oynayacak bilinmez ama attıkları ve attırdıkları ile La Liga’nın son 15 yılına damga vuran Valeron’un gidişiyle İspanyol futbolu belki de eski tip 10 numaralarının son temsilcisini de kaybedecek.
çok güzel ve dokunaklı bir yazı olmuş. valeron benim çocukluk idollerimden biridir. 21 numaralı formasını alıcam efsanenin.
YanıtlaSil