Blogu kuran, yazıları sizler için çeviren, kendi kafasından yazı yazan admininiz de bir insan.
Bir Fenerbahçeli.
Pazar akşamı derbiden sonra yaşanan cinayeti hakkında bu yazı..İster okuyun, ister okumayın , yazması benden..
BATSIN KUPANIZ
Kendimi bildim bileli Fenerbahçe’liyim. Türkiye’de futbolun hayatımızda
ne kadar yer kapladığını önce bir düşünün,
işte bende o kadar yaşıyorum Fenerbahçe’yi. Elimden geldiğince Şükrü
Saracoğlu Stadı’ndan kombine alır maçlara giderim, Fenerium’dan alışveriş yapar
, taraftar kart satın alır kulübüme destek olurum. Ama hepsi bu kadar.
Futbol için kalp kırmamaya çalışırım. Rakip takım taraftarları olan
arkadaşlarımla şakalaşır, usulünce tartışır ama asla bir oyun uğruna –adı
üstünde oyun- kimse ile sonucuna katlanamayacağım sözler ve eylemlere girişmem.
Kendi içimde yaşarım taraftarlığımı. Galibiyet alınca sevinirim. Daha büyük bir
başarı geldiğinde daha da fazla sevinirim, arkadaşlarımızla eğleniriz, belki
dalgamızı geçeriz. Ama 2 gün içinde biter her şey. Hayatımıza kaldığımız yerden
devam ederiz. Herkes gibi..
Yenilince üzülürüm, yeri gelir çok fazla üzülürüm. Ama yine 2 gün sürmez
üzüntüm, zira uzatmanında manası yoktur şu 3 günlük dünyada. Herkesin bir
derdi, iştigali, hobisi olur ya. Bizimkisi de futbol işte. “22 kişi top
oynuyor, siz de peşlerinden gidiyorsunuz” diyenlere aldırmam o yüzden. Benim
için 90 dakika oynanır ve biter. Olması gerektiği gibidir her şey. Döneriz
hayatımıza yeniden kaldığımız yerden devam ederiz. Herkes gibi..
Herkes gibi yazdığıma bakmayın siz. Gaziosmanpaşa’lı Burak Yıldırım
kardeşimiz için hayat kaldığı yerden devam etmeyecek ne yazık ki. Pazar akşamı
stadyumdan çıkıp arkadaşlarıyla metrobüsten indikten sonra bir tartışma sonrası
Galatasaray forması giyen bir şahıs tarafından bıçaklanarak öldürüldü Burak.
Olay anının mobese kameralarına yansıyan görüntülerini internette
bulabilirsiniz. Arkadaşını metrobüse uğurladıktan sonra yoluna devam eden
Galatasaray formalı Yusuf O.arkasını dönüp gitmek üzereyken Burak ve arkadaşları
sırf üzerinde rakip takımın forması var diye üzerine gitmişler ve ne acıdır ki
bıçak darbesini ilk yiyen de Burak olmuş. Belki o olmayacaktı da başka bir
arkadaşı yiyecekti o bıçağı. Belki de O akşam Burak yerine bende olabilirdim
orada, kim bilir. Her zaman kullandığım metrobüs yerine Pazar günü olması
sebebiyle yollar açık olur diyerek arabamla gitmiştim Kadıköy’e. Arabayla gitmesem,
belki de Burak’la birlikte çıkacaktık staddan, aynı metrobüse binecek,
tezahüratlar yapacak, eğlenecektik. Gaziosmanpaşa’ya gitmek için yine
Edirnekapı’da inecektik , zafer kazanmış komutanlar edasıyla gururla
yürüyecektik belki de . O zaman da gelir miydi kör bıçaklar üzerimize,
bilinmez. Ben o akşam orada değildim, ama Burak oradaydı işte. Oradaydı , şimdi
ise toprağın altında. Peki ne uğruna ?
Renkler uğruna bir başkasının canını almaya çalışmak nedir Allah aşkına?
Bu kadar mı körelmişiz biz hayattan, beklentilerimizi yitirmişiz , sırf
üzerinde başka renkler var diye bir kişinin, 19 yaşında bir gencin en değerli
varlığı olan şeye, yani canına kast etmişiz.. Burak Yıldırım bugün için bir
sembol sadece. Aynı 1991 yılında üzerinde Beşiktaş atkısı olduğu için öldürülen
Mühendis Oktay gibi, 2000 yılında İstanbul’a maça gelen 2 İngiliz gibi.
Renklerin ve isimlerin önemi yok, o bıçakları vuranlar farklı ama bu işin
sonunda kaybedenler hep aynı. Hepsi o gün orada ölmeyi hak etmeyen insanlar.
Burak Yıldırım’ı öldüren kişinin üzerinde Galatasaray forması var diye
tüm camiayı katil ilan edecek değiliz. Eğer böyle bir genelleme yapar isek
Türkiye’de masum kimse kalmayacaktır emin olunuz. Çünkü bu kardeşiniz,
geçtiğimiz senelerde Kadıköy’de sırf üzerinde Galatasaray atkısı var diye dayak
yiyen genci de gördü. Küçük oğlunu almış Kadıköy’e giderken Metrobüs
istasyonunda Galatasaraylılarca saldırıya uğrayan Fenerbahçeli babayı da gördü.
Trabzonspor’lu gençlerin yürüyüş yaptıkları esnada yoldan geçen bir arabada
Fenerbahçe renkleri var diye harap edildiğini de gördü. Beşiktaş
taraftarlarının Kadıköy iskele meydanında esnafa, dükkanlara saldırdıklarını da
gördü. Peki ne içindi bunlar diye de düşündü..
Evet, düşünmekle kaldım sadece. Elimden bir şey geldiği söylenemez bu
konuda. Kolay kolay kimsenin de işin içinden çıkabileceğini zannetmiyorum.
Burak Yıldırım gitti, Allah taksiratını affetsin. Yeni Burak’lar ölmesin
diye de dua edeceğiz sadece. Çünkü Türkiye’de bu yöneticiler, bu tribün
liderleri, bu medya ve spor programı yorumcuları varken , elimizde olan tek şey
dua gücümüz.
O yüzden ekliyorum sadece, uğruna bir can gittiyse, batsın kupanız,
batsın şampiyonluğunuz!
Not: Pazar akşamı oynanan derbi TV’den nasıl yansıdı ekranlara bilmem.
Galatasaraylı futbolcuların stadyumdaki 50 bin kişiyi hemen hemen her harekette
inanılmaz tahrik etmelerine şahit oldum. 14 yıldır galip gelemedikleri
Kadıköy’de kazanmak için inanılmaz oynadılar, resmen savaştılar, ama yine
mağlubiyet aldılar. Bu kez de sanki bu maçta şampiyon olmuş gibi saha ortasında
sevinmeye başladılar. Çok merak ediyorum, tel örgü olmayan tribünlerden sahaya
insanlar atlasa vebali ne olurdu acaba? Ya da bunu hiç düşündüler mi?
Zannetmiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder